21 Ocak 2012 Cumartesi
Hestia
Kronos ve Rhea'nın en büyük çocuğu olan Hestia,iktidardan devrilmeyi engellemek için boşu boşuna çocuklarını yiyen babasının ilk kurbanı olur.Onun kustuğu son çocuk olmasından dolayı kardeşlerin hem en büyüğü,hemde en küçüğü sayılır.
Hestia tanrısal varlıkların en kibarı ve en uysalı olduğu için,Olympos Dağı'ndaki sarayı sarsan kavgalara karışmaktan kaçınır.Zeus yumuşak mizacına saygı duyduğundan,onu aile yaşamının ve sönmesine izin verilmeyen ocak ateşinin koruyucusu olarak görevlendirir.
Roma'da Vesta adıyla anılan bu tanrıçanın kültü Yunan dünyasındakine oranla muhtemelen daha da öne çıktı.Roma devletinin koruyucu tanrıçası konumunu kazandı ve tapınağındaki sönmez alevler Roma dünyasında refahın simgesi haline geldi.Elit tabakanın evlenmemiş kızları Vesta bakireleri adıyla bakire tanrıçanın hizmetçiliğini yapar ve alevlere göz kulak olurdu.Bir Vesta bakiresinin ırzına geçmek Roma'da dine karşı işlenmiş en ağır suçlardan biri sayılırdı.
Bir Roma efsanesinde,bahçelerin ve erkek üreme gücünün arsız tanrısı Priapus Vesta'ya karşı şehvetli bir arzu duyar.Tanrıların bir şöleni sırasında,herkesin uykuya dalmasından sonra gizlice yaklaşıp üstüne çökmeye çalışır.Vesta'nın uykuda olması nedeniyle,emeline kavuşacak bir ortamı bulur.Ancak,tam bunu yapmak üzereyken,yakındaki bir eşek yüksek sesle anırarak Vesta'yı uyandırır;Priapus yakalanmaktan kılpayı kurtulur ve böylece Vesta'nın gazabına uğramaz.
Hestia bir ara hem Apollon'un,hemde Poseidon'un kurlarına maruz kalır;ama ikisiyle de evlenmeyi reddeder,bir bakire olarak kalmaya ant içer.Zeus'un bu isteğini kabul etmesiyle,Yunan mitolojisinin üç bakire tanrıçasından biri olur.Artemis erkeklerle birlikte ok atmayı ve ava çıkmayı,Athena savaşla ve zaanatkarlıkla uğraşmayı yeğ tutar;Hestia ise evlerin ve kamusal yerlerin ocak ateşlerini koruma yolunu seçer.Roma geleneğinde Hestia rahibelerinin bakire olması zorunluydu.
Hestia ocak ve ocak ateşi tanrıçası olduğundan,aile yaşamındaki uyumun,konukseverliğin,yemek ve ekmek pişirmenin koruyucusu sayılırdı.Ocak ateşinde yemek pişirmenin,aynı şekilde ocak üstüne konan tencerenin kutsallığı onun varlığına bağlıydı.Her tapınağın ortasında onun ocak ateşi yer aldığından,Hestia bir adağın ilk sunularını alırdı,hatta adına tören yapılan tanrılardan bile önce gelirdi.
19 Ocak 2012 Perşembe
Hephaistos
Ateşin ve zanaatkarların tanrısı Hephaistos aynı zamanda Olympos Dağı'nın demircisiydi.Athena'yı tek başına dünyaya getiren Zeus'tan öç almak amacıyla,Hera'nın onu Zeus'un katkısı olmaksızın doğurduğu söylenir.Çirkinliğinden ve topal ayaklarından dolayı Hera tarafından istenmediği için denize atılır.Daha sonra Zeus tarafından annesini savunması için tekrar Olympos Dağı'na çıkarılır.Yıllarca Limos'ta yaşayıp çalıştığına dair efsane,metal işlemeciliğinin Yunan adalarında ortaya çıkışına bir göndermedir.
Hephaistos kılıksız görünümüne karşın en güzel tanrıçalarla evlenmeyi başarır.Yunan şair Hesiodos'a göre ,Kharislerin en genci olan Aglaia(''görkem'')onun karısıdır.Ama geleneksel kaynaklarda Aphrodite'yle evlendiği belirtilir.Karısı onu Ares'le aldatınca,boynuzlanan tanrı diğer tüm tanrıların acımasız alaylarına maruz kalır.Ama dört dörtlük bir zanaatkar olan Hephaistos,Hermes'in miğferi,Aphrodite'nin kemeri,kahramanlar için zırhlar ve hatta ilk kadın Pandora gibi harika şeyleri yaratarak onlara hizmette bulunur.
Hera'nın çirkinliğinden dolayı Olympos Dağı'ndan attığı Hephaistos,annesini,cezalandırmak için yaptığı bir altın tahta sıkıcı bağlar ve uzaklara kaçar.Onu kurtaracak tek kişi olması nedeniyle,tanrılar Olympos Dağı'na dönmesi için yalvarır.Ama dönüşünü ancak şarap tanrısı Dionysos'un onu sarhoş etmesi sağlar.Hephaistos annesi Hera'yı serbest bırakmayı Aphrodite'nin kendisine eş olarak verilmesi koşuluyla kabul eder ve böylece onunla evlenir.
Hephaistos çocukluğunda kendisine sığınak sağlayan tanrıça Thetis'e bir iyilik olarak,oğlu Akhilleus için Troya Savaşı'nda kullanmak üzere bir kalkan yapar.Kalkanı canlı sahnelerle süsler.
Aphrodite'nin tanrı Ares'le kaçamak ilişkisinden birçok çocuk doğar.Hephaistos onları lanetlemeye yemin eder.Ares ve Aphrodite'nin kızı Harmonia'nın(''uyum'')Thebai'nin kurucusu Kadmos'la evleneceğini duyunca,bu evliliğin başına bela getirmeye karar verir.Düğün gününde Harmonia'ya kendi eliyle yaptığı lanetli bir gerdanlık verir.Harmonia ve Kadmos Thebai'de hüküm sürdükleri dönem boyunca bu gerdanlık yüzünden sıkıntılar çeker ve sonunda ikiside birer yılana dönüşür.
17 Ocak 2012 Salı
Hermes
Başlangıçta hayvancılıkla bağlantılı bir Arkadia bereket tanrısı olan Hermes,zamanla en fırıldakçı ve en cin fikirli tanrı konumunu kazandı.Efsaneye göre Zeus ile sevilisi Maia'nın oğluydu ve ücra bir mağarada doğmuştu.Daha sonra babasına ve diğer tanrılara bir ulak olarak hizmet verdiğine ve ölülerin ruhlarını ölüler diyarına götürdüğüne inanılırdı.Hermes'in belki de en ünşü serüveni Zeus'un sevgilisi İo'yu kurtarmak için yüz gözlü canavar Argos'u öldürmesiydi.
Hermes,Maia ve Zeus Hermes ve Argos
Tüccarların koruyucusu olmakla birlikte,oyunbaz kişiliğiyle hırsızlarında tanrısı sayılırdı.Koruduğu gezginler geçtikleri yollarda bir şükran belirtisi olarak hermae denen dikdörtgen sütunlar dikerdi.Zarın mucidi olması nedeniyle,kumarbazlar da ona zenginlik ve talih tanrısı olarak saygı duyardı.Hermes'e ayrıca insanoğlunun benimsediği lir,ateş,alfabe ve ayin kurbanı gibi bir sürü şeyin mucidi olma payesi verilirdi.Diplomatik becerilerinden dolayı,dilin ve hitabetin koruyucu tanrısı olarak görülürdü.Daha sonraları sporla uğraşan insanları kolladığı inancı gelişti ve tasvirleri jimnastik salonlarının girişlerini süslemeye başladı.
Hermaeler
Hermes doğduğu gün ilk liri yapar.Mağaranın dışında rastladığı bir tosbağanın kabuğunu kullanarak,koyun bağırsaklarını lirin telleri haline getirir.Ayrıca sazları birbirine bağlayarak pan flüt yapmaya öncülük eder.Her iki çalgıyı o kadar güzel çalar ki,Apollon onları elde etmek uğruna sığırlarını ve altından yapılmış çoban bastonunu verir.
Hermes daha bebekken oyunbazlığını gösterir.Bir gün uyuması için beşiğine konulduğunda,tıpış tıpış yürüyerek mağaradan çıkar ve tanrı Apollon'un göz kulak olduğu bir sığır sürüsüne rastlar.Sığırların toynaklarını ters çevirerek ve kendisine yumuşak sandaletler yaparak,sürüyü mağarasına götürür;fakat ayak izleri alındıkları yere doğru gittikleri kanısını uyandırır.Apollon sürünün nereye gittiğini ve bu işin henüz bir bebek olan Hermes'in marifeti olduğunu anlamakta hayli zorlanır.O zamandan başlayarak Hermes'e hırsızların koruyucu tanrısı olarak da tapılır.
Hermes'in Zeus'la ilk karşılaşmasında,baş tanrı oğlunun arsızca yalanlarından o kadar etkilenir ki,onu Olympos Dağı'nın ulağı ve elçisi olarak görevlendirir.Hermes tanrılarla ilgili en ünlü efsanelerin birçoğunda önemli roller oynamaya devam ederek,ölümlülere ve ölümsüzlere aynı şekilde yardımcı olur.Ölüler diyarıyla sürekli iletişim halinde olduğundan,Persephone'nin annesi Demeter'in yanına dönmesini sağlar ve öbür dünyaya gidişte ölülerin ruhlarına yol gösterir.Odysseus'un cadi Kirke konusunda uyarır ve iksirine karşı ona bir panzehir verir.Medusa'nın başını uçurabimesi için,Perseus'a kırılmaz bir kılıç verir ve Graialar(''gri kadınlar'')adli üç kız kardeşe ulaşmada rehberlik eder.Ayrıca uyku tanrısı kimliğiyle,Zeus'un kahince düşlerini aktarmasına aracılık eder.
Cadı Kirke Graialar ve Perseus(Crash of Titans filminden bir sahne)
Hermes,Maia ve Zeus Hermes ve Argos
Tüccarların koruyucusu olmakla birlikte,oyunbaz kişiliğiyle hırsızlarında tanrısı sayılırdı.Koruduğu gezginler geçtikleri yollarda bir şükran belirtisi olarak hermae denen dikdörtgen sütunlar dikerdi.Zarın mucidi olması nedeniyle,kumarbazlar da ona zenginlik ve talih tanrısı olarak saygı duyardı.Hermes'e ayrıca insanoğlunun benimsediği lir,ateş,alfabe ve ayin kurbanı gibi bir sürü şeyin mucidi olma payesi verilirdi.Diplomatik becerilerinden dolayı,dilin ve hitabetin koruyucu tanrısı olarak görülürdü.Daha sonraları sporla uğraşan insanları kolladığı inancı gelişti ve tasvirleri jimnastik salonlarının girişlerini süslemeye başladı.
Hermaeler
Hermes doğduğu gün ilk liri yapar.Mağaranın dışında rastladığı bir tosbağanın kabuğunu kullanarak,koyun bağırsaklarını lirin telleri haline getirir.Ayrıca sazları birbirine bağlayarak pan flüt yapmaya öncülük eder.Her iki çalgıyı o kadar güzel çalar ki,Apollon onları elde etmek uğruna sığırlarını ve altından yapılmış çoban bastonunu verir.
Hermes daha bebekken oyunbazlığını gösterir.Bir gün uyuması için beşiğine konulduğunda,tıpış tıpış yürüyerek mağaradan çıkar ve tanrı Apollon'un göz kulak olduğu bir sığır sürüsüne rastlar.Sığırların toynaklarını ters çevirerek ve kendisine yumuşak sandaletler yaparak,sürüyü mağarasına götürür;fakat ayak izleri alındıkları yere doğru gittikleri kanısını uyandırır.Apollon sürünün nereye gittiğini ve bu işin henüz bir bebek olan Hermes'in marifeti olduğunu anlamakta hayli zorlanır.O zamandan başlayarak Hermes'e hırsızların koruyucu tanrısı olarak da tapılır.
Hermes'in Zeus'la ilk karşılaşmasında,baş tanrı oğlunun arsızca yalanlarından o kadar etkilenir ki,onu Olympos Dağı'nın ulağı ve elçisi olarak görevlendirir.Hermes tanrılarla ilgili en ünlü efsanelerin birçoğunda önemli roller oynamaya devam ederek,ölümlülere ve ölümsüzlere aynı şekilde yardımcı olur.Ölüler diyarıyla sürekli iletişim halinde olduğundan,Persephone'nin annesi Demeter'in yanına dönmesini sağlar ve öbür dünyaya gidişte ölülerin ruhlarına yol gösterir.Odysseus'un cadi Kirke konusunda uyarır ve iksirine karşı ona bir panzehir verir.Medusa'nın başını uçurabimesi için,Perseus'a kırılmaz bir kılıç verir ve Graialar(''gri kadınlar'')adli üç kız kardeşe ulaşmada rehberlik eder.Ayrıca uyku tanrısı kimliğiyle,Zeus'un kahince düşlerini aktarmasına aracılık eder.
Cadı Kirke Graialar ve Perseus(Crash of Titans filminden bir sahne)
13 Ocak 2012 Cuma
Eros
Yunan şair Hesiodos'un Thegonia adlı eserine göre,aşk ve cinsel arzu tanrısı Eros(''arzu'')ezeli kaostan Gaia(''yeryüzü'')ve Tartaros'la(''ölüler diyarı'')birlikte doğmuştu.Tüm hayatın itici gücü sayılan cinsel aşkın beden bürünmüş hali olarak görülürdü.Gaia ile Uranos'un birleşmesine önayak olmasından dolayı,zamanla tanrıların ve insanların yaptığı evliliklerin koruyucusu konumunu kazandı.Ancak gerek tanrıları,gerekse insanları akıldan yoksun bırakabilmesinden dolayı,ilişkileri bozan bir güç de sayılırdı.Ani ve çoğu kez mantıksız sevdalanmanın simgesi olan okuyla kaosu yarattığı için,Aphrodite'nin oğlu olduğu söylenirdi.Bu yönünü yansıtan tasvirlerde atletik bir genç olarak görünür.
Gizem kültleri Eros'u ilk dünya yumurtasından doğup evreni yaratan Phanes'le özdeşleştirirdi.Filozof Platon'a göre Eros başlı başına bir amaç olarak değil,aklı güzellik ideası üzerinden düşünmeye yöneltmenin bir yolu olarak gözleri bedensel güzelliğe çekerdi.
Şairlerin elinde Eros'un saygın bir yaşlıdan genç,hatta çocuksu bir oyunbaza doğru dönüşüm geçirdiği söylenebilir.MÖ 4.yüzyılda Rodoslu Apollonios onu uygunsuz çiftleri aşka zorlayarak insan ilişkilerini bozmakla meşgul olmadığı zaman zar oyununda hile yapan bir hayta gibi sundu.Ancak,Eros'un bu iki biçimi arasında tezat,göründüğü kadar büyük değildir.Başından itibaren efsanelerde arzunun daima yıkıcı ve çocukça olabileceğini belirtir.
Eros'un kışkırtığı bazı gönül ilişkileri,Medeia ve İason örneğinde olduğu gibi,arzunun insanlara mantığı ve toplumsal kuralları unutturan çıldırtıcı gücünü yansıtır.İason altın postu almak üzere Kolkhis'e vardığında,bir dizi olanaksız işi yerine getirmek zorunda kalır.Hera ve Aphrodite ona yardım etmeye karar vererek,Kolkhis prensesi Medeia'yı ona aşık edecek ve böylece büyüleriyle destek vermesini sağlayacak bir plan hazırlar.Eros'tan Medeia'yı oklarından biriyle vurmasını isteyen Aphrodite,karşılığında bir zamanlar Zeus'a ait olan bir oyuncağa sahip olacağına söz verir;Her fırlatılışında alevli iz bırakan altın bir toptur bu.Eros oyuncağa kavuşma hevesiyle Medeia'yı okuyla vurarak,anında gönlüne aşk ateşi düşürür.Eros'un oku öylesine etkili olur ki,Medeia İason'a yardım etmekle kalmaz,onunla birlikte gemiye binip kaçmadan önce kendi erkek kardeşini öldürür.Ancak İason daha sonra bir Yunan prensesi uğruna Medeia'yı boşar;Medeia da intikam almak için hem kendi çocuklarını,hem de prensesi öldürür.Bu olay Eros'un yıkıcı gücünü simgeler.
Prenses Psykhe(''ruh'')o kadar güzeldir ki,uyrukları Aphrodite tapınaklarını bırakarak ona tapınmaya başlarlar.Aphrodite kıskançlığa kapılarak,Eros'tan prensesi en çirkin canlıya aşık etmesini ister;ama plan ters gider ve Eros'un kendi prensese aşık olur.Eros gizlice ona kur yapar ve bir çok maceradan sonra tanrıça katına yükseltilen Psykhe'yle evlenir.
6 Ocak 2012 Cuma
Aphrodite'nin Doğuşu
Kronos bir tırpanla Uranos'u iğdiş edince,babasının cinsel organını denize atar.Organın çevresinde oluşan köpükten bir genç kız çıkar;bu tanrıçaya deniz köpüğünden (aphros)doğması nedeniyle Aphrodite adı verilir.Bazı efsanelerde ise Aphrodite'nin ilk kez Kıbrıs adasında kuru toprağa basmasından dolayı orada doğduğunu söyler.Kıbrıs'a varmadan önce Kythira açıklarında sürüklendiğine dair bir efsane vardır;bu yüzden kaynaklarda''Kythiralı'' ve ''Kıbrıs doğumlu''lakaplarıyla geçer.Aphrodite'nin doğuşu Antikçağ'dan beri sanatçıların işlediği gözde bir konu olmuştur.
Aphrodite
Aşk ve güzellik tanrıçası olan Aphrodite tasvirlerinde çoğu kez elinde kutsal kuşu güvercinle çıplak yada kışkırtıcı bir görünümle örtüye sarınmış halde görülür.Bedensel aşk üzerindeki egemenliğiyle tutarlı olarak,karada,havada ve denizde canlıların her türlü birleşmesiyle bağlantılı sayılır.
Tüm çekiciliğine karşın,karanlık bir yanı vardır.Çirkin kocası Hephaistos'a sıklıkla ihanet eder.En doğurgan kaçamakları Ares,Dionysos ve Hermes'le yaşadıklarıdır.Gerek tanrıları,gerekse insanları baştan çıkarıp eşlerini aldatmaya yönlendirmesiyle tanınır.Her Olympos tanrısını ve tanrıçasını bir ölümlüye aşık edebilmesiyle övünür ve oğlu Eros'un yardımıyla Olympos Dağı'nda ve yeryüzünde korkunç ve bazen ölümcül sonuçlara yol açan çok sayıda talihsiz aşk macerasını başlatmakla suçlanır.
Aphrodite'nin başta gelen kült merkezi Kıbrıs adasındaki Paphos'tu.Bu durum belki de Doğu kökenli,sözgelimi Fenike tanrıçası Astarte'yle ilişkili bir bereket tanrıçası olabileceğini işaret eder.
Adonis yakışıklı ve genç bir bereket tanrısıdır.Annesi olan Asur prensesi Myrrha geçmişte Aphrodite'den daha güzel olduğunu söylemiş ve tanrıça da ceza olarak onu babasıyla ilişkiye girmek durumunda bırakmıştır.Vicdan azabı çeken Myrrha bir mür ağacına dönüşür.Aphrodite bu ağaçtan doğan Adonis'i güvenliği için Persephone'nin yanına gönderir.Her iki tanrıçada Adonis'i sever;ama kıskanç Ares bir yabandomuzu göndererek onu öldürtür.
Aphrodite'nin aşk entrikalarına kızan Zeus,çözüm olarak onun gönlüne yakışıklı Troyalı çoban Ankhises'e dönük bir aşk ateşi düşürür.Aphrodite bir ölümlü kız biçimine bürünür ve bir Frigya prensesi kılığında Ankhises'in karşısına çıkarak ,onunla evlenmek üzere olan Hermes tarafından gönderildiğini ileri sürer.Ankhises buna inanarak Aphrodite ile yatar ve böylece oğulları Aineias doğar.Aineias büyüyünce Troya Savaşı'nda sivrilir ve cesaretiyle Hektor'dan sonra gelen bir kahraman olur.Homeros'a göre,Aineias'ın kaderinde bu savaştan sağ kurtulmak ve yeni bir hanedan yaratmak yazılıdır.Romalılar bu kehanete sahip çıkarak,Aineias'ı kurucu ataları olarak benimsemiştir.
Tüm çekiciliğine karşın,karanlık bir yanı vardır.Çirkin kocası Hephaistos'a sıklıkla ihanet eder.En doğurgan kaçamakları Ares,Dionysos ve Hermes'le yaşadıklarıdır.Gerek tanrıları,gerekse insanları baştan çıkarıp eşlerini aldatmaya yönlendirmesiyle tanınır.Her Olympos tanrısını ve tanrıçasını bir ölümlüye aşık edebilmesiyle övünür ve oğlu Eros'un yardımıyla Olympos Dağı'nda ve yeryüzünde korkunç ve bazen ölümcül sonuçlara yol açan çok sayıda talihsiz aşk macerasını başlatmakla suçlanır.
Aphrodite'nin başta gelen kült merkezi Kıbrıs adasındaki Paphos'tu.Bu durum belki de Doğu kökenli,sözgelimi Fenike tanrıçası Astarte'yle ilişkili bir bereket tanrıçası olabileceğini işaret eder.
Astarte
Eris(''anlaşmazlık'')Peleus ve Thetis'in düğününe çağrılmayınca,üstüne ''en güzele''diye yazılmış bir altın elmayı konukların arasına yuvarlar.Aphrodite,Hera ve Athena'nın buna kimin layık olduğunu tartışmaları üzerine,Zeus araya girip Troya kralı Priamos'un oğlu çoban Paris'i hakem seçer.Tanrıçaların başvurduğu rüşvetler içinde Aphrodite'nin sunduğu Spartalı Helen ağır basar.Paris'in daha sonra Helen'i kaçırması Troya Savaşı'nı kışkırtır.Adonis yakışıklı ve genç bir bereket tanrısıdır.Annesi olan Asur prensesi Myrrha geçmişte Aphrodite'den daha güzel olduğunu söylemiş ve tanrıça da ceza olarak onu babasıyla ilişkiye girmek durumunda bırakmıştır.Vicdan azabı çeken Myrrha bir mür ağacına dönüşür.Aphrodite bu ağaçtan doğan Adonis'i güvenliği için Persephone'nin yanına gönderir.Her iki tanrıçada Adonis'i sever;ama kıskanç Ares bir yabandomuzu göndererek onu öldürtür.
Aphrodite ve Adonis
Aphrodite'nin aşk entrikalarına kızan Zeus,çözüm olarak onun gönlüne yakışıklı Troyalı çoban Ankhises'e dönük bir aşk ateşi düşürür.Aphrodite bir ölümlü kız biçimine bürünür ve bir Frigya prensesi kılığında Ankhises'in karşısına çıkarak ,onunla evlenmek üzere olan Hermes tarafından gönderildiğini ileri sürer.Ankhises buna inanarak Aphrodite ile yatar ve böylece oğulları Aineias doğar.Aineias büyüyünce Troya Savaşı'nda sivrilir ve cesaretiyle Hektor'dan sonra gelen bir kahraman olur.Homeros'a göre,Aineias'ın kaderinde bu savaştan sağ kurtulmak ve yeni bir hanedan yaratmak yazılıdır.Romalılar bu kehanete sahip çıkarak,Aineias'ı kurucu ataları olarak benimsemiştir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)